2 Temmuz
Kalbimin atışlarını işitecek, hatta görecek
Ellerim, gözlerim, yüreğim hep inci
Uzaklaşmazsam ortaya saçılacaklar belli
Sesleniyor ardımdan:
-Leyl!
Yine geleceksin değil mi
Seninle ikimiz yani birbirimiz
Bakalım hangimiz birinciyiz
Unutma, Ay şahidimiz
Deniz gidince, yok yok Deniz gelince
Adım Leyla iken Leyl olmuş şimdi
Leyl! Deniz’in Leyli!
Leyl! Leyl’in Deniz’i
Doğrul da yerinden
Kuşlara yemle
Su ver çiçeklere
İçim kıpır kıpır
Şahidimiz pırıl pırıl
Leyl!
Hey deli divane
Dön bak kendine
Kırmızı elbiseyle gördü diye
Konuşup duruyorsun elbiseyle
Bilgiliyi mi, bilgiyi mi arıyorsun
Deryadan ayrılmak istemiyorsun
Ne olacak peki, bakışıp el ele mi tutuşsaydın
Olmadı, badem çiçekli hayal kursaydın
14 Temmuz
Denizin sığlığında kalmış gibiyim
Yanımdayken daha eksiğim
Yetmiyorum kendime
Onunla tamamlanır benliğim
Kendi kendine konuş, nereye kadar
Gitmeyeceğim sahile, yetti bu kadar
6 Ağustos
Çıkmıyorum sokağa
Her yerde karşımda
Ay orada, hep aklımda
Hani şu yarışmamız var ya
Nereye kadar bu kaçış
Rüyadan kaçılmıyor kendinden kaçsan
Bir yudum su içsem çıkmaz aklımdan
Çekinmez eksiğimi yüzüme vurmaktan
Tükendim yağmurda Deniz’i hatırlamaktan
Kitaplardan anlatıyoruz birbirimize
Ahkâm kesiyoruz bazen
Aslında başlasam, roman yazarım ben
Okumam dediklerimizi, sesli okuyoruz
Kime karşıysak, yeniden seviyoruz
Kemik için boğuşan köpekler derdimiz
Dünden beri açız fikir ikimizden
Çöp topladık sokak köşelerinden
İçimiz geçti karıncaları izlemekten
Yorulduk çekirdek çitlemekten
17 Ağustos
Pazara çıktık erkenden
Kimi bağırıyor, kimi sessiz oturuyor
Taze, ucuz, hepsi bu
Kimse birbirini umursamıyor
Çuval dolusu badem, ceviz aldık
Pazarın çıkışına oturduk, dağıttık
Şehrin adı Cevizli Bademli bundan sonra
Bir günlük paramızı yatırdık yarınlara
Su döktük birbirimizin ellerine
Sokaklarda dolaştık çocuk sesleri altında
Ambulans seslerinde dua ettik hastalara
Gözlerimizi kapattık, yuvarlandık çukura
Ekmek arası üzüm yedik
Farklı ağız tadı olur mu denedik
23 Ağustos
Denize koşan ırmak gibi anlatıyorum
Rüzgâr eserken en yüksek yere çıkardım
Saçlarımı salar, gözlerimi kapardım
Duyduğum uğultuya aklımın rüzgârı derdim
Sonra aklıma eseni…
Aklım esiyor aklım
Hayallerimi dünyaya savuracağım!
Kümesin içine girer, yumurta beklerdim
Kedileri izlerken tırmık yerdim
Deniz gülümsüyor bana
Saçlarımı yakalayacak neredeyse
Büyümüşsün artık
İncilerin burada
Denize dalma…
Alçacık dallardan düşecek gibi
Hiç ağaca çıkmamış, halinden belli
Aşağıda bekleyip, tutayım diyor
Yere düşürmeyecekmiş söylediklerimi
Yorulunca, acıkınca yerlere uzandık
Aldırış etmediğim çim lekesi hatıra artık
25 Ağustos
Yavru kuşlar gibi
Yere düşmesin dilinden dökülenler
Dökülüp dağılmadan
Dağılıp kaybolmadan
Kaybolup aramadan
Yanımdan gitmeden
Dibe vurmadan
Deniz suyu tatmadan
Tadıp kavrulmadan
Kavrulup yanmadan
Yanıp dağlanmadan
Dağ edip içini
Eritip kendinde
Biriktir incileri
Fırtınaya kapılmadan
Kıyamet kopmadan
Yorum yaz